8 Eylül 2009 Salı

PREHİSTORYA, PROTOHİSTORYA ve KLASİK ARKEOLOJİ

Daha önce blogda arkeoloji ve sanat tarihi bölümlerinin bir arada okutulacağına dair bir duyum aldığımı yazmıştım. Fakat bu haberin gerçeklik payının olmadığını öğrendim.Hatta ve hatta böyle bir birleşmeden ziyade arkeoloji bölümünün anabilim dalları başlı başına bir bölüm olarak ayrılıyor bu sene.Bu ayrım planı bir kaç senedir dillerde dolaşıyordu fakat bu kadar hızlı gerçekleşeceğini sanmıyordum açıkcası.Yani uzun lafın kısası artık arkeoloji bölümü yerine prehistorya, protohistorya ve klasik arkeoloji bölümleri boy gösterecek.Yani eski düzene geçiş söz konusu..
Bence oldukça yerinde bir ayrım oldu.Çünkü bu 3 anabilim dalı 4 sene içerisinde "biraz ondan birazda bundan" mantığı güdülerek okutuluyordu.Oysa ki bu 3 anabilim dalı başlı başına bir uzmanlık alanı ve bu anabilim dallarından herhangi birini ihtisas konusu olarak seçmek isteyen öğrenci malesef bu hedefi doğrultusunda 4 sene içerisinde birkaç adım atabiliyordu.4 sene içerisinde zorunlu dersler derken, derslerin kontejyanı doldu derken eğitimini almak istediği anabilim dalı dışındaki dallara yöneliyordu mecburen.Ama artık bu seneden itibaren bence gerektiği şekilde eğitimi verilecek bu 3 anabilim dalının.Ve 4 sene sonunda daha donanımlı arkeologlar yetişmiş olacak şüphesiz ki...Daha uzman, daha iyi prehistoryenler, protohistoryacılar ve her daim zembil yolcuları klasik arkeologlar...

Efe SUBAŞI

6 Eylül 2009 Pazar

BİR MİLYON YAŞINDA TAŞ BALTALAR BULUNDU

İspanya’nın güneyinde, 70′li yıllardaki kazılarda bulunan taş baltaların yaklaşık bir milyon yıllık olduğu belirlendi.
Nature adlı dergide yayımlanan ve ABD’nin prestijli Berkley Üniversitesi Jeokronoloji Merkezi tarafından yapılan araştırmada, bugüne kadar Avrupa’da bulunan taş baltaların 500 bin yıllık, İspanya’nın La Solana del Zamborino ve Estrecho del Quipar kazılarında bulunan baltaların ise 760 bin yıl ila 900 bin yıllık olduğu belirtiliyor.
Makalede, Afrika’da bir buçuk milyon yıllık baltaların bulunduğunu, bu buluşun, Paleolitik dönemde büyük bir teknolojik sıçrama olduğunu ve bu tür baltaların sahiplerine daha fazla hayata kalma şansı sağladığını gösterdiği ifade ediliyor.
Makalede, İspanya’da bulunan taş baltaların da yaklaşık bir milyon yıllık olmasının, Afrika ve Avrupa’da aynı dönemlerde insanların balta kullanmaya başladığını gösterdiği kaydediliyor.
Baltaların yaşı, araştırmayı yapan Gary Scott ve Luis Gilbert adlı bilim adamları tarafından “magnetostratigrafi” adlı teknikle belirlendi.
Araştırmacılar, kullandıkları teknik sayesinde, bu taş baltaların dünyanın kutup magnetik alanındaki son değişim olan 780 bin yıl öncesine, yani üst Pleistosen dönemine ait mineral unsurlar içerdiğini tespit etti.
Bilim adamları, “Üst Pleistosen döneminde kutup alanı ters. O dönemde pusula olsaydı, iğnesi kuzeyi değil güneyi gösterirdi” diye konuştu.

ntvmsnbc.com

TARIM AVRUPA'YA ANADOLU'DAN YAYILMIŞ OLABİLİR

2005-2006 yıllarında İznik Müze Müdürlüğü Başkanlığı’nda yürütülen Barcın Höyük kazısı, 2007’den bu yana Hollanda Araştırma Enstitüsü Başkanlığı’nda ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetiminde yapılıyor.
Hollanda Amsterdam Free Üniversitesi, İngiltere College Londra, Cambridge Üniversitesi, Liverpool Üniversitesi, Yeni Bulgaristan Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ege Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi’nden gelen öğretim elemanları ve öğrencilerden oluşan uluslararası ekip tarafından Barcın Höyük’te yapılan bu yılki çalışmalar tamamlandı. Dördüncü yılın içinde bulunan Barcın Höyük kazılarından bugüne kadar ortaya çıkan bulgular, Neolitik Çağ yaşamının belki ipuçlarını veriyor. Ancak, o dönemin düğümünü gerçek anlamda çözebilmek için yıllar sürecek bir çalışmanın yapılması gerekiyor.
-“TARIMIN AVRUPA’YA BURADAN YAYILDIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”-
Barcın Höyük’te elde edilen bulgular önemli bir varsayımı da beraberinde getiriyor: Tarım Avrupa’ya Anadolu’dan yayılmış olabilir. Konuya ilişkin bilgi veren Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Rana Özbal, “Tarımın Balkanlar’a buradan yayıldığını düşünüyoruz. Ancak, şu aşamada bunu kesin bir yargı olarak ortaya koymak zor. Belki de uzun zamana yayılacak çalışmalar bize bu durumu netleştirecek” dedi. Özbal, amaçlarının bölgenin en eski tarihine ulaşmak olduğunu ve Yenişehir havzasındaki kazıların henüz başlangıç sayılabileceğini belirterek şöyle konuştu:
“Geçirdiğimiz dört kazı sezonu sonunda neolitik katmanda önemli verilere ulaştık. Elde edeceğimiz mimari kalıntılar, taş alet ve seramik parçaları sayesinde, Barcın Höyüklülerin günlük yaşayışlarını, inançlarını ve kültürlerini daha iyi anlayabileceğiz.”
Tarihöncesi arkeolojik yerleşmeleri açısından zengin olan Yenişehir’de Barcın Höyük dışında, Babasultan, Çardak, Köprühisar, Marmaracık, Söylemiş, Karasıl (Karasıl I – II) ve Menteşe Höyükleri olmak üzere toplam 8 Höyük daha var. Bu höyükler de ilk çapanın vurulacağı günü bekliyorlar.

abhaber.com

4 Eylül 2009 Cuma

ÖREN YERLERİNE KAYNAK AYIRMAKTA SIKINTI ÇEKİLİYOR

Muğla genelinde 9 arkeolojik kazı ve 12 yüzey araştırmasında çalışan yaklaşık 50 yerli ve yabancı arkeolog, 1.Muğla Arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları sempozyumunda buluştu.
Vali Altıparmak, Muğla Valiliğinde, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce düzenlenen 1. Muğla Arkeolojik Kazı ve Yüzey Araştırmaları Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada, ören yerlerine kaynak ayırmakta sıkıntı çektiklerini söyledi.
Muğla’daki ören yerlerinin hızla turizme kazandırılması gerektiğini ifade eden Vali Altıparmak, ”Anadolu enteresan bir yer, örfümüzü bu şekilde kazanmış değiliz. Yüzyılların birikimi olarak yemek kültürümüz, yaşam kültürümüz bugün bu noktada, sizler de bunu iğneyle kuyu kazar gibi kazarak çıkarıyorsunuz” dedi.
Bu tarihi mekanların bir şekilde insanların göz zevkine sunulması gerektiğine işaret eden Vali Altıparmak, ”Bu mekanları ziyaret edenlerden ücret alabilmeliyiz. Bu şekilde bir sonraki kazılarımızı finanse edebiliriz. Yapılan çalışmalarla üstteki birtakım kültürel değerleri elde ettik, bundan sonra bunları nasıl sergileriz, nasıl kaynak elde edebiliriz bunun hesabını yapmalıyız” diye konuştu.
Altıparmak, Atina’da bir müzeyi ziyaret ettiğini, oradaki eser sayısının Muğla’daki kazı alanlarında bulunan eser sayısından az olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
”Orada sergilenen eserlerin çoğu bizim açık hava müzesi olarak düşündüğümüz alanlardaki sütunlar ve benzeri şeyler getirilerek oluşturulmuş. Sizin kazı yaptığınız alanlardaki kazı evlerini ve eserlerini düşünün, inanılmaz bir zenginlik, her ören yeri bugün açık hava müzesi olabilecek durumda. Böyle bir zenginliğin üzerindeyiz ama onların bir müzede elde ettiği geliri biz 200 ören yerinde elde edemiyoruz.”
Vali Altıparmak, yüzlerce ören yerinin kontrolsüz şekilde birtakım definecilerin elinde olduğunu savundu.

Güney Ege